Küresel gıda sistemi dönüşümü: 2050 yılına kadar net negatif emisyon nasıl elde edilir?

Küresel gıda sistemi, iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir rol oynayabilir. Yeni bir çalışma, gıda sisteminde yapılacak kapsamlı değişikliklerin, insanlığın 2050 yılına kadar net negatif emisyonlara ulaşmasını sağlayabileceğini gösteriyor. Bu, atmosferden daha fazla karbondioksit uzaklaştırmak anlamına gelir.

Çalışma, Princeton Üniversitesi’nden Maya Almaraz ve Cornell Üniversitesi’nden Benjamin Houlton liderliğindeki bir ekip tarafından yürütüldü. Eylül ayında PLOS Climate dergisinde yayınlandı. Araştırmacılar, küresel bir gıda sistemi modeli kullanarak, tüketici tercihlerinin, iklim dostu teknolojilerin ve gıda israfının azaltılmasının net negatif emisyonlara nasıl katkıda bulunabileceğini incelediler.

Bulgularına göre, 10 milyar insanın yaşadığı bir dünyada, tam bir gıda sistemi dönüşümü her yıl 33 gigatona kadar karbondioksit eşdeğerini ortadan kaldırabilir. Bu, küresel gıda sisteminin şu anda ürettiği sera gazı emisyonlarının yaklaşık üç katından fazladır. En büyük faydalar, bitki bazlı beslenmeye geçişten ve daha yeşil gübre üretimi, gelişmiş hayvan yemleri, tarımsal ormancılık ve sürdürülebilir deniz ürünleri hasadı gibi yeni teknolojilerin kullanılmasından gelecektir.

Bitki bazlı beslenme, hayvansal ürünlerin tüketimini azaltarak veya tamamen ortadan kaldırarak bitkilerin daha fazla tüketilmesini içerir. Bu, hem insan sağlığına hem de çevreye faydalı olabilir. Hayvansal ürünlerin üretimi, arazi kullanımı, su tüketimi, biyoçeşitlilik kaybı ve sera gazı emisyonları açısından bitkisel ürünlerden çok daha fazla kaynak gerektirir. Araştırmacılara göre, küresel nüfusun yüzde 90’ının bitki bazlı beslenmeye geçmesi durumunda, gıda sisteminin yarattığı karbondioksit eşdeğerinin yüzde 70’ini ortadan kaldırabilir.

Daha yeşil gübre üretimi, sentetik gübreler yerine organik gübreler veya biyolojik azot fiksasyonu gibi alternatif yöntemler kullanmayı içerir. Sentetik gübreler, azot oksit gibi güçlü bir sera gazının salınmasına neden olur. Organik gübreler veya biyolojik azot fiksasyonu ise toprağın karbon depolama kapasitesini artırabilir ve bitkilerin büyümesini destekleyebilir. Araştırmacılara göre, daha yeşil gübre üretimi uygulamasının küresel ölçekte yaygınlaştırılması durumunda, gıda sisteminin yarattığı karbondioksit eşdeğerinin yüzde 10’unu ortadan kaldırabilir.

Gelişmiş hayvan yemleri, hayvanların sindirim sistemini iyileştirerek metan salınımını azaltmayı amaçlayan yem katkı maddeleri veya yem değişiklikleri kullanmayı içerir. Metan, karbondioksitten çok daha güçlü bir sera gazıdır ve hayvanların geğirmesi veya dışkılama yoluyla atmosfere salınır. Gelişmiş hayvan yemleri, hayvanların verimliliğini ve sağlığını da artırabilir. Araştırmacılara göre, gelişmiş hayvan yemleri uygulamasının küresel ölçekte yaygınlaştırılması durumunda, gıda sisteminin yarattığı karbondioksit eşdeğerinin yüzde 5’ini ortadan kaldırabilir.

Tarımsal ormancılık, tarım arazilerinde ağaçların yetiştirilmesini içerir. Bu, hem tarımsal ürünlerin hem de odun ürünlerinin elde edilmesini sağlar. Ayrıca, ağaçlar toprağı korur, su döngüsünü düzenler, biyoçeşitliliği artırır ve atmosferden karbondioksit uzaklaştırır. Araştırmacılara göre, tarımsal ormancılık uygulamasının küresel ölçekte yaygınlaştırılması durumunda, gıda sisteminin yarattığı karbondioksit eşdeğerinin yüzde 10’unu ortadan kaldırabilir.

Sürdürülebilir deniz ürünleri hasadı, deniz ekosistemlerinin sağlığını koruyarak veya iyileştirerek deniz ürünleri üretimini artırmayı içerir. Bu, hem balıkçılık hem de su ürünleri yetiştiriciliği sektörlerini kapsar. Sürdürülebilir deniz ürünleri hasadı, deniz biyoçeşitliliğini korur, deniz kirliliğini azaltır ve deniz ürünlerinin besin değerini artırır. Ayrıca, deniz ürünleri atmosferden karbondioksit uzaklaştırabilir ve karbon depolayabilir. Araştırmacılara göre, sürdürülebilir deniz ürünleri hasadı uygulamasının küresel ölçekte yaygınlaştırılması durumunda, gıda sisteminin yarattığı karbondioksit eşdeğerinin yüzde 5’ini ortadan kaldırabilir.

Çalışmanın yazarları, bu yaklaşımların her bölgenin yerel kültürüne, ekonomisine, teknoloji hazırlığına ve tarımsal yönetim kapasitelerine uyacak şekilde uyarlanması gerektiğini belirtiyorlar. Ayrıca, tarımın iklim değişikliği ile mücadelede benzersiz bir rol oynadığını ve bu nedenle politika yapıcıların öncelikli olarak ele alması gerektiğini vurguluyorlar.

Bu çalışma, küresel gıda sisteminin iklim krizine karşı hem sorumlu hem de çözüm olabileceğini gösteriyor. Gıda sistemimizi dönüştürerek hem gezegenimizi koruyabilir hem de sağlıklı ve lezzetli yiyeceklerin tadını çıkarabiliriz.

sohbet islami sohbetler omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara baskılı poşet baskılı poşet cinsel sohbet