Obezite sadece bir tercih değil
2016 yılında, ABD’deki bireylerin yüzde 30’unun obez olduğu tahmin ediliyordu. Pek çok insan obezitenin kötü beslenme tercihleri ve hareketsizlik tercihinin bir sonucu olduğunu düşünüyor ancak her şey bu kadar basit değil. Kişinin kontrolünün dışında olan bazı diğer güçlü faktörler de beden ağırlığı ve obezite üzerinde etki gösterebiliyorlar. Bunlar arasında genetik, çevresel faktörler, belli tıbbi rahatsızlıklar ve fazlası bulunuyor.
Genetik ve doğum öncesi faktörler
Sağlık yaşamın erken dönemlerinde özellikle önemli çünkü gelecekteki sağlığınızı etkiliyor. Hatta henüz anne rahmindeyken pek çok şey belli oluyor. Annenin beslenme ve yaşam tarzı tercihleri bebeğin gelecekteki davranışları ve kompozisyonunu belirleme konusunda ciddi etkilere sahip. Çalışmalar hamilelikte fazla kilo alan kadınların 3 yaşındaki çocuklarının daha ağır olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyorlar. Benzer şekilde obez ebeveynlere ve büyük ebeveynlere sahip olan çocukların normal kilodaki ebeveynlere sahip olanlara göre obez olma ihtimalleri daha fazla. Ayrıca ebeveynlerinizden aldığınız genler de kilo alımına ne kadar yatkın olduğunuzu belirliyorlar.
Genetik ve erken dönem yaşam faktörleri tek başına obeziteden sorumlu değiller ancak sizi kilo alımına yatkın hale getirerek probleme katkıda bulunuyorlar. Fazla kilolara sahip çocukların yüzde 40’ı, ergenlik yıllarında kilolu olmaya devam ediyorlar ve obezitesi olan ergenlerin yüzde 75-80’i bunu yetişkinliğe taşıyor.
Doğum, bebeklik ve çocukluk dönemi alışkanlıkları
Sebebi bilinmese de, sezaryen ile doğan çocukların yaşamın ilerleyen dönemlerinde obeziteye daha fazla yatkınlıkları var. Mamayla beslenen çocuklar için de aynısı geçerli ve emen bebeklere göre daha ağır olma eğilimleri var. Bu faktörler genelde anne veya bebeğin tercihine bağlı değiller ancak çocuğun obezite riski ile bağlantıları var.
Ek olarak, çocukluk döneminde sağlıklı beslenme ve spor alışkanlıkları, obezite ve yaşam tarzı kaynaklı hastalıkların önlenmesinde en değerli yöntemlerdir. Eğer küçük bir çocuk işlenmiş çöp gıdalar yerine sağlıklı gıdalar tüketme alışkanlığı kazanırsa, bu ona yaşamı boyunca normal kiloyu koruması için yardımcı olur.
İlaçlar veya tıbbi rahatsızlıklar
Pek çok tıbbi rahatsızlık farmakolojik ilaçlarla tedavi ediliyor. Kilo alımı, diyabet ilaçları, antidepresanlar ve antipsikotikler gibi pek çok ilacın yaygın yan etkileri arasında. Bu ilaçlar iştahınızı arttırabilir, metabolizmanızı yavaşlatabilir ve hatta bedenin yağ yakma kapasitesini etkileyerek yağ depolarını arttırabilirler. Ayrıca pek çok tıbbi rahatsızlık sizi kilo alımına yatkın hale getirir. Temel örneklerden birisi hipotiroiddir.
Güçlü açlık hormonları
Açlık ve kontrolsüz yeme sadece açgözlülük veya iradesizlikten kaynaklanmaz. Açlık çok güçlü hormonlar ve beyin kimyasalları ile kontrol edilir ve beynin istek ile ödüllendirme mekanizmalarını devreye sokar. Bu hormonlar obezitesi olan insanlarda yanlış şekilde işlev gösterirler ve bu da yeme davranışlarını değiştirir ve daha fazla yemek için güçlü bir fizyolojik istek yaratır. Beynin bir ödüllendirme sistemi vardır ve yediğiniz zaman dopamin ve diğer iyi hissettiren kimyasalları salgılamaya başlar.
Pek çok insanın yemekten keyif almasının sebebi budur. Bu sistem aynı zamanda ihtiyaç duyduğunuz enerji ve gıdaları yeterince almanızı sağlar. Abur cubur gıdalar tüketmek, işlenmemiş gıdalara göre daha fazla iyi hissettiren kimyasal salgılanmasına sebep olur. Bu da beyinde daha güçlü bir ödülün ortaya çıkmasını sağlar. Beyin bu gıdalara karşı olan isteği arttırarak daha fazla ödül almayı istemenize sebep olabilir. Bu da bağımlılığa benzer bir tablo oluşturan bir döngüye sebep olur.
Leptin direnci
Leptin iştah ve metabolizmayı yöneten çok önemli bir hormondur. Yağ hücreleri tarafından üretilir ve beyne yemeyi durdurma sinyalini gönderir. Leptin yediğiniz ve yaktığınız kalori miktarını yönetir ve ayrıca bedenin ne kadar yağ depolayacağını da belirler. Yağ hücrelerinde ne kadar yağ olursa, o kadar çok leptin üretirler. Obezitesi olan insanlar çok miktarda leptin üretirler. Ancak bu kişilerde leptin direnci adı verilen rahatsızlık da ortaya çıkar. Bu nedenle beden çok miktarda leptin üretse bile, beyin bunu görmez. Beyin leptin sinyalini algılamadığı zaman, çok miktarda yağ depolamış olsa bile aç kaldığını düşünür. Bu da beynin fizyolojisinin değişmesine sebep olur ve eksik olan yağları tekrar depolayacakmış gibi davranmaya başlar. Açlık artar ve açlığı önlemek için daha az kalori yakmaya başlarsınız. Leptin kaynaklı açlık sinyaline irade ila karşı koymak pek çok insan için neredeyse imkansızdır.
Kötü beslenme eğitimi
Modern toplumda, sonsuz reklamlar, sağlık önerileri, beslenme önerileri ve sağlıksız gıdalar ile karşılaşırsınız. Beslenmenin önemine rağmen çocuklar ve yetişkinler genelde nasıl doğru şekilde yemeleri gerektiğini öğrenmezler. Çocuklara sağlıklı beslenmenin ve doğru beslenmenin önemini öğretmek, yaşamın ilerleyen dönemlerinde daha doğru kararlar vermelerine yardımcı olur. Beslenme eğitimi çok önemlidir ve özellikle de yetişkinliğe taşınan beslenme ve yaşam tarzı alışkanlıklarına dikkat etmek gerekir.
Bağımlılık yapıcı abur cuburlar
Bazı gıdalar doğrudan bağımlılık yaparlar. Gıda bağımlılığı abur cuburlara bağımlılıktır ve uyuşturucu bağımlığına benzer şekilde çalışır.
Sandığınızdan daha yaygındır. İnsanların yüzde 20’si kadarının gıda bağımlılığına sahip olduğu düşünülüyor ve bu miktarı obez ve fazla kilolu insanlar için %25’lere ulaşıyor.Bir şeye bağımlı hale geldiğinizde, seçme özgürlüğünüzü kaybedersiniz. Beyin kimyanız sizin yerinize karar vermeye başlar.
Bağırsak bakterilerinin etkileri
Sindirim sisteminde çok miktarda bakteri bulunur ve buna bağırsak mikrobiyomu adı verilir. Pek çok çalışmada bu bakterilerin genel sağlık için çok önemli oldukları görülüyor. İlginç şekilde, obezitesi olan insanların bağırsak bakterilerinin normal kiloda olanlardan biraz farklı olabildiği görülüyor.
Obez bireylerde veya fazla kiloları olanlarda bağırsak bakterileri gıdalardaki enerjiyi toplama konusunda daha verimli olabilirler ve bu da beslenmelerindeki toplam kalori değerini arttırır. Kilo ve bağırsak bakterileri arasındaki ilişkiye dair bilgilerimiz sınırlı olsalar da, artan kanıtlar mikroorganizmaların obezite konusunda önemli bir rol oynadıklarını gösteriyorlar.
Çevre
Bazı bölgelerde sağlıklı gıdaya erişim mümkün değildir. Sağlıklı, erişilebilir gıda almanın mümkün olmadığı yerlere gıda çölü adı veriliyor. Bu temel olarak marketlerin, tarım imkanlarının erişimden uzak olmasından kaynaklanıyor. Bu bölgelerdeki insanlar genelde fakir oluyorlar ve markete gidecek bir araçları da olmayabiliyor. Sağlıklı ve taze gıdaları almakta zorlanmak, beslenmenizi ciddi şekilde sınırlar ve bu da obezite gibi problemlerin riskini arttırır.
Diğer çevresel faktörler arasında ampullerden gelen yapay ışık, telefonlar ve televizyonlar bulunuyor. Ekran kullanımı ve obezite arasındaki bağlantı henüz tam olarak kurulmamış olsa da, çalışmalar bunu sporsuzluğa bağlıyorlar. Ancak gece vakti ışığa maruz kalmak da iç sirkadiyen ritminizi değiştiriyor ve bu da obeziteye sebep olabilir. Hayvan deneylerinde yapay ışığa maruz kalmanın iç sirkadiyen ritmi değiştirebildiği ve kemirgenleri obezite ile metabolik sendroma daha yatkın hale getirebildiği görülüyor.
Sonuç olarak
Söz konusu obezite olduğunda, pek çok faktör dikkate alınır ve bunların genetik, çocukluk alışkanlıkları, tıbbi rahatsızlıklar ve hormonlar gibi bir kısmı kontrol dışındadır. Fazla kilolu veya obez olmak bir tercih olmayabilse ve kilo vermek zor olabilse de, tercih ederseniz kilo vermenizin yolları da var.