İstanbul'daki Dünya Jinekoloji Zirvesi'nde İnfertilite Tedavisinde Çığır Açan Gelişmeler
Rekor katılımla tarihe geçen 34. ESGE Kongresi, T-şeklinde rahimden ince endometriyum tedavisine kadar birçok yeniliği gündeme taşırken, Türkiye'deki "malpraktis" krizi de zirvenin önemli başlıklarından biri oldu.
İSTANBUL – Jinekolojik cerrahi alanının en büyük küresel etkinliklerinden biri olan 34. Yıllık Avrupa Jinekolojik Endoskopi Derneği (ESGE) Kongresi, 19-22 Ekim 2025 tarihleri arasında İstanbul'da düzenlendi. Türk Jinekoloji Dernekleri iş birliğiyle gerçekleştirilen zirve, 84 farklı ülkeden 2.500'ün üzerinde rekor katılımcıyla "dünya çapında bugüne kadar gerçekleştirilmiş en büyük jinekolojik endoskopi kongresi" olarak tarihe geçti.
Kongrede, geleneksel endoskopik ve robotik cerrahinin yanı sıra, infertilite (kısırlık) tedavilerinde tüp bebek (IVF) başarısını artıran en yeni cerrahi yaklaşımlar ve cerrahi dışı yöntemler masaya yatırıldı.
"Sadece Avrupa Değil, Dünya Derneğiyiz"
Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan ESGE Başkanı Prof. Dr. Ertan Sarıdoğan (University College London, Birleşik Krallık), ESGE'nin artık küresel bir yapıya büründüğünü belirtti. Sarıdoğan, "Filistin’den Brezilya’ya, Japonya’dan Mısır’a kadar dünyanın her yerinden katılımcımız var. En büyük katılım 500'ün üzerinde delege ile Türkiye'den. Bunu İngiltere, İtalya, Almanya ve Çin takip ediyor. Kardeş ülkeler Azerbaycan ve Kazakistan’dan da olağanın üzerinde katılım olması sevindirici. Bu kongre, doğup büyüdüğüm topraklara hem bilimsel hem de ekonomik bir katkı sunma amacımdı," dedi.
34. Yıllık ESGE Kongresi Başkanı Prof. Dr. Çağatay Taşkıran ise, rekor katılımın yanı sıra rekor sayıda sözel ve video bildiri sunulduğunu, bu durumun kongreyi ESGE tarihinde "en çok talep gören" bilimsel etkinlik yaptığını vurguladı. Taşkıran, kongre öncesinde 22 seçkin Türk hastanesinde 70 genç uluslararası hekime yönelik 200'den fazla prosedürün uygulandığı bir eğitim maratonu düzenlendiğini de sözlerine ekledi.
İnfertilite Tedavisinde "Cerrahi" ve "PRP" Dönemi
Kongrenin bilimsel gündeminde, tüp bebek tedavisinin başarısını doğrudan etkileyen cerrahi müdahaleler öne çıktı.
Onursal Kongre Başkanı Prof. Dr. Recai Pabuçcu (Ufuk Üniversitesi), özellikle üç alandaki kritik gelişmelere dikkat çekti:
1. T-Şeklinde Rahim Anomalisi: Tekrarlayan düşük veya başarısız tüp bebek denemesi olan hastalarda, "mini rezektoskop" ile yapılan minimal cerrahi müdahalenin rahim boşluğunu düzelterek gebelik şansını ve IVF başarısını önemli ölçüde artırdığını belirtti.
2. Endometriozis ve Adenomyozis: Tüp bebek başarısını düşüren bu patolojilerin endoskopik cerrahi ile çıkarılmasının, embriyonun rahme tutunma (implantasyon) oranlarını belirgin şekilde yükselttiğini vurguladı.
3. İnce Endometriyum (Rahim Zarı): Tüp bebekte başarıyı engelleyen en zorlu durumlardan biri olan rahim zarının 7 mm altında kalması (ince endometriyum) vakalarında, histeroskopi sonrası uygulanan PRP (Platelet Rich Plasma) tedavisinin umut verici sonuçlar verdiğini açıkladı. Prof. Pabuçcu, PRP'nin endometriyal rejenerasyonu (yenilenmeyi) destekleyerek bu hasta grubunda gebelik şansı yaratabileceğini ifade etti.
"Tüp Bebek Değil, Önce Laparoskopi"
Yunanistan Aristotle Üniversitesi'nden Prof. Dr. Grigoris Grimbizis ise, kısırlık nedenlerinin başında gelen "tüp faktörlü infertilite" tedavisinde, hekimlerin doğrudan IVF tedavisine yönelmesini eleştiren bir yaklaşım sundu.
Prof. Grimbizis, seçilmiş vakalarda laparoskopik cerrahinin tahrip olmuş tüpleri onarabileceğini ve hastaya "doğal yolla, hatta birden fazla gebelik elde etme fırsatı" verebileceğini savundu. Grimbizis, "Tüplerin onarımı ilk tedavi seçeneği olmalı. IVF, doğal yolla gebelik elde edemeyen veya tüpleri ciddi hasar görmüş vakalar için ikinci basamak seçenektir," dedi. Ayrıca, tüplerde sıvı birikmesi (hidrosalpenks) durumunda, tüp bebek öncesi bu tüplerin laparoskopi ile çıkarılmasının IVF şansını ciddi oranda artırdığını ekledi.
Türkiye, Avrupa Jinekolojisinde 5. Büyük Ortak Oldu
Kongrede, Türkiye'deki hekimler için stratejik bir gelişme de duyuruldu. Prof. Dr. Ertan Sarıdoğan, ESGE'nin GESA adı verilen Avrupa Jinekolojik Endoskopi Eğitim ve Sertifikasyon programının artık Türkiye'de de (Prof. Dr. Recai Pabuçcu önderliğinde Ufuk Üniversitesi'nde) akredite edildiğini açıkladı. Bu sayede Türk hekimleri, Avrupa'da geçerli olan bu zorunlu sertifikayı almak için artık yurt dışına gitmek zorunda kalmayacak.
Ayrıca Türkiye; İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya'nın ardından ESGE'ye "kurumsal dernek" olarak kabul edilen 5. ülke oldu. Bu kararla birlikte, ilgili Türk derneklerine üye olan tüm hekimler, ESGE'nin de doğal üyesi sayılacak.
Bilimsel Zirveye "Malpraktis" Gölgesi Düştü
Basın toplantısında, Türkiye'de kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının yaşadığı "malpraktis" (tıbbi uygulama hatası) davaları krizi de gündeme geldi.
Prof. Dr. Recai Pabuçcu, bu davaların bir "yara" haline geldiğini belirterek çarpıcı açıklamalarda bulundu: "Kadın doğum, eskiden TUS sınavında en yüksek puanlarla girilen branşken, şimdi en düşük puanlarla tercih ediliyor. Avukatlar hastanelerden isim alıp hastaları dava açmaya zorluyor. Geçenlerde bir hekime 100 milyonun üzerinde tazminat davası açıldı. Bir hekimin bunu hayatı boyu ödemesi mümkün mü? Bu gidişat nedeniyle, gelecekte eşlerimize, çocuklarımıza bakacak yüksek vasıflı kadın doğumcu bulamayacağız."
Prof. Dr. Çağatay Taşkıran da, "Sağlıkta %100 doğru sonuç beklenemez, doğum acil ve komplikasyonlara açık bir alandır. Hekimi cezalandırmak yerine, sistemik hatalardan ders çıkarıp kaliteyi artırmaya odaklanmalıyız," diyerek sistemsel bir çözüme ihtiyaç olduğunu belirtti.
ESGE Başkanı Prof. Dr. Ertan Sarıdoğan ise, "İngiltere'de de davalar var ancak sistem hekimi koruyor ve cezai bir uygulama istisnai. Orada kadın doğum hâlâ en popüler branşlardan biri," diyerek Türkiye'deki durumun bir anomali teşkil ettiğini ifade etti.










