Yerli ilaç geliştirmede yeni vizyon: İlk yerli moleküller yolda
Türkiye’nin ilk sistem biyolojisi ve yapay zekâ temelli ilaç geliştirme platformu olanTrustlife, üç farklı hastalık alanında geliştirdiği yerli moleküllerini, Faz I insan klinik araştırma aşamasına taşımaya hazırlanıyor. Sağlık ekosisteminde önemli bir eşik olan ve basın toplantısıyla kamuoyuna sunulan bu gelişme, Türkiye'nin ilaç geliştirme yolculuğunu, küresel bir vitrine taşıyor.
2021 yılında kurulan ve sağlık sektörüne iddialı bir giriş yapan Trustlife Ventures, kısa sürede büyük başarılar kaydederek, 13 farklı hastalık alanında ilaç adayı moleküller geliştirdi.Alzheimer, kas erimesi ve prostat kanseri gibi kritik endikasyonlarda geliştirilen üç molekülün faz I klinik araştırma çalışmaları için start verildi. Veri temelli hız, biyolojik doğruluk ve uluslararası regülasyon uyumu açısından Türkiye için yeni bir standardı tanımlayan bu atılım sayesinde, Türkiye'nin bilimsel birikimi küresel ölçekte temsil edilecek.
SPK onaylı Girişim Sermayesi Yatırım Fonu (GSYF) yapısıyla, Türkiye’de ilk kez bilimsel üretimi yatırımcıyla doğrudan ilişkilendiren Trustlife, güçlü Ar-Ge altyapısıyla, pazarın iddialı oyuncuları arasındaki yerini alıyor. Şirket, hücre temelli doğrulama sistemlerinden yüksek içerikli görüntülemeye, yapay zekâ destekli hedef analizlerinden ilaç öncülü bileşik sentezine uzanan çalışmalarını, 90 kişilik deneyimli ve araştırmacı Ar-Ge ekibi ile gerçekleştiriyor. Trustlife, İsveç, İngiltere ve İtalya’daki saygın araştırma kurumlarıyla kurulan bilimsel iş birlikleriyle desteklenen güçlü altyapısını, yüksek teknoloji ve yapay zekâ destekli ilaç keşfiyle birleştirerek, küçük moleküller üzerinden katma değerli ürünler üretmeyi; bu ürünleri klinik başarıyla taçlandırarak küresel ilaç ligine taşınmayı hedefliyor.
Türk bilim insanlarından Türkiye’de bir ilk!
Trustlife’ı, ‘bilimi, yatırımla buluşturan entegre yapı’ olarak değerlendiren Trustlife Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Denkdemir, “Türkiye’de ilk kez sistem biyolojisi ve yapay zekâ temelli yöntemlerle geliştirilen üç yeni ilaç adayı, Faz I klinik araştırmalarına başlama aşamasına geldi. Türk bilim insanlarımız tarafından geliştirilen bu yenilikçi moleküller, dört yıllık yoğun, bilimsel ve teknolojik birikimin sonucunda, gece-gündüz verilen emeklerle ortaya çıktı. Trustlife’ın bu başarısını, yalnızca bir şirketin büyümesi olarak değil; Türkiye'nin bilimsel birikimini, küresel ölçekte temsil eden bir vizyonun yükselişi olarak da değerlendiriyorum. Bugüne dek tüm yatırımlarımızı, topluma fayda ekseninde, doğrudan Ar-Ge süreçlerinin derinleştirilmesine, teknoloji transfer kabiliyetlerinin geliştirilmesine ve klinik öncesi verilerin güçlendirilmesine yönelik hayata geçirdik. Önümüzdeki dönemde de yatırımlarımızı, toplumlara hizmet etmek için sürdüreceğiz’’dedi.
Dünyaca ünlü sistem biyolojisi ve moleküler biyoloji uzmanları Prof. Leroy Hood, Prof. Mathias Uhlén ve Prof. BernhardPalsson ise “İnsan verisinden tedaviye: Yeni nesil İlaç Geliştirme” panelinde yaptıkları konuşmada, insan verisinin kullanımının topluma ve ilaç sektörüne sağlayacağı büyük fırsatları ele aldı. Çok katmanlı biyolojik veri ve yapay zekâ odaklı ilaç keşfinin geleceğine ışık tutan bu etkinlik, Türkiye'nin yalnızca yerli üretim değil, yerli bilimsel keşif yolunda da önemli bir aşamaya geçtiğini gösterdi.
Editöre Not:
Dünya genelinde her yıl yaklaşık 1.5 milyon yeni prostat kanseri vakası teşhis edilmekte, alzheimer hastalarının sayısı 60 milyona, yaşlılığa bağlı kas erimesi (sarkopeni) ile mücadele eden bireylerin sayısı ise 55 milyona ulaşmaktadır. Bu hastalıklar sadece küresel sağlık açısından değil, aynı zamanda ilaç geliştirme alanında stratejik öncelik taşıyan endikasyonlardır. Bugün, yalnızca bu üç hastalık alanı için tanımlanan ilaç pazar büyüklüğü: prostat kanseri için yaklaşık 13 milyar USD, alzheimer için 4 milyar USD, kas erimesi için ise 3 milyar USD seviyesindedir. Trustlife’ın Faz I’e taşıdığı üç yerli molekülün bu üç kritik endikasyonda konumlanıyor olması, Türkiye’nin ilaç Ar-Ge vizyonunun bilimsel olduğu kadar ekonomik olarak da ne kadar stratejik bir noktada durduğunu göstermektedir.